31 Ekim 2014 Cuma

senin içinde mutluluk kaynağı mıdır sütlacın o tatlı pirinçleri?

Nasıl yaşıyorsun, nelerden hoşlanıyorsun bilmiyorum.
Belki kurabiyeyi seviyorsun, belki de üç beyaz; un, tuz, şeker kaygısıyla uzak duruyorsun.
Ben profiterolü çok seviyorum ama belki sen, süt tatlılarından hiç hoşlanmıyorsun.
Sevgini nasıl gösterdiğin hakkında en ufak bir fikrim bile yok.
Belki yanında sebepli sebepsiz “saçma” tebessümler ediyorsun.
Heyecandan avuç içlerin terliyor ama kalkıp bir türlü sarılamıyorsun.
Ama ben dokunmayı seviyorum, nasıl ve ne şekilde olursa olsun; dokunabilmeyi istiyorum. Sahiplenebildiğimi anca böyle hissedebiliyorum.
Sevdiğin mevsim, sevdiğin renk nedir?
Eski Türk Filmleri bende olduğu gibi senin içinde samimiyet mi demektir?
Kahveyi şekerli mi seversin, sade mi?
Bilmem senin içinde mutluluk kaynağı mıdır sütlacın o tatlı pirinçleri?
Mesela benim için dünyanın merkezidir puding yapılmış tencere dibi.
Yaşayışımız, huylarımız, olaylara, hayata bakış açılarımız tamamen farklı senin ve benim “önemli, önemsiz” diye adlandırdıklarımız.
Bambaşka hayatlar sürüyoruz, bambaşka mutluluklar ya da hüzünler yaşıyoruz.
Bütün bunlar bir yana ve eminim öyle bir ortak noktamız var ki, en çok da “en çok sevdiklerin” üzüp, incittiler seni. Çünkü hayat böyle, en çok da sevdiklerimiz kırar bizi.
Çünkü hep savunmasız yakalandın!
“Çünkü kendini hiçbir zaman sevdiklerinden koruma ihtiyacı duymadın!”
Çünkü “duvar” düşmana karşı örülürdü, sen onlara kapılarını sonuna kadar açtın!
Peki, hata mı yaptın? Tabii ki de hayır!
Yüksek duvarların ardından sevecek olsan, gider hayvanat bahçesinde dolaşırdın(!)
Hepimizin sırtında “çok sevdiklerimizden izler var,” bi parça işte!
O yüzden üzülme. Nasıl seviyorsan artık; şekerli, orta ya da sade kalk bir kahve yap benden kendine.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder