31 Ekim 2014 Cuma

emin ol ölmeyeceksin

Hayatınızdan çıkarmanız gereken insanlar olur bazen etrafınızda. 
...ve bir son vermek gerekebilir varlıklarına. Her şeyden önce bunu kendine itiraf etmekten korkma. Gerçeklerle yüzleşmek bu gün olmasa da sonrasında seni mutlu edecek inan bana.
Gerçeklere gözlerine kapatarak,
Her gün biraz daha fedakarlık yaparak,
Hiç bir şey yok her şey yolundaymış gibi yaşamak, seni mutsuz etmekten başka hiç bir işe yaramayacak yalancı mutluluklarla yaşamak.
Cesur ol! Giden gitsin, inan bana ölmeyeceksin! 

sen ordan yudumla ben hissederim

Kendinle ilgili hiç bir şeyi hiç kimseye açıklamak zorunda değilsin. 
Neyi neden yaşadığını yalnızca sen biliyorsun. Ne olunca ne yapacağını, neyin karşısında nasıl bir hal takınacağını senin bugüne kadar yaşadıkların belirliyor ve hiç kimse senin şimdiye kadar ne yaşadığını bilmiyor. Seni davranışların sonrası yadırgadıklarında aldırma çünkü hiç kimse aslında seni tanımıyor. "En yakının olduğunu" sananlar bile içindeki seni bilmiyor. Oysa nice yutkunuşlar, yaşanmışlar içinde saklanıyor ve hiç kimse bilmiyor. İşte "yalnızlığın" burdan geliyor. Bende yalnızım gel kahve içelim. Sen ordan yudumla ben hissederim. 

ılık süt iç yat

Olanı biteni bir kenara bırak, oldubitti geçti gitti. 
Tabi izler var mutlaka ve biliyorum bir şeyler hep aklında. Canın sıkılıyor, uykuların kaçıyor! 
Her ne yaşadın bilmiyorum ama hepimiz aynı şeyleri yaşıyoruz inan bana.
Ama önemli olan, bir şeylere rağmen ayakta kalmak. Ayakta kalabilmek içinse "unutmak!"
Artık üzülme, en azından “üzülmemek mümkün değil” deme. 
Hayatta her şey mümkün artık kendine yalan söyleme!
Düşünme hadi kalk yat.
Olan biteni,
At çö-pe at.
I-lık süt iç yat.
Daha sana güzel rüyalar uğrayacak sonrası zaten “sabah.” 

Benim yolum hiç saraylara çıkmadı.

Benim yolum hiç saraylara çıkmadı. Hep bir şeyler için mücadele etmem gerekti. Ucundan biraz yakalayınca yetmeliydi belki de benim imtihanım, güzelliklerin zerresiyle mutlu olabilmekti. Bu yüzden severim belki de yavan ekmeği ve galiba bu yüzden hiç aramam sofrada bir kaç çeşit yemeği. Ya da başka bir şeyde başka bir şekilde, benim için mutluluk hep yetinebilmekti.
Bu yüzden kahvede köpüğü, çilekte krem şantiyi, baklavada dondurmayı çok aramadım belki. Çünkü beklentilerin en büyük özelliği hep yaralamak içindi. Benim bir çikolatam bile olmadı mücadele etmeden. Anlarsın beni, söylemek istediklerimi; yaşadıklarım tıpkı senin savaşların gibi.
Mücadele ve sonunda yüzde yüz mutluluk değil, "yetinebilmek" diye bir şey var. Neyse uzatmıyorum, daha mücadele etmem gereken bir hayat var.
Senin gibi..!

Senin hayatın, düğün salonu pisti değil ki

İnsanların sana, yaşayışına ve hayatına karışmaları senin müsaade ettiğin kadardır. 
Hayatın hakkında rahatça konuşabilen insanlara kızma, unutma sen izin verdiğin için dahil oluyorlar hayatına. 
Hayatına karışanlara “sanane,” hakkında düşündüklerine “banane” demedikçe mutluluk zor! 
Hayatına ve sana müdahil olan insanlardan yorulduysan eğer,
Önce kendine çeki düzen vermelisin
Mesela kimsenin senin yerine düşünüp
“hayatın oyun sahnesiymişçesine” dilediğince oynamasına izin vermemelisin.
Senin hayatın, düğün salonu pisti değil ki, tüm tanıdık,
Hısım, akraba dilediği gibi üzerinde eğlensin!
Kendine gel!
Hayat senin hayatın, iyisiyle kötüsüyle, ona yalnızca sen şekil vermelisin! 

…ve akıl her şeyi açıklamaya yetmeyebilir!

Hiç kimse için doğrularından
vazgeçme!
Kendine saygını bir kez kaybedersen,
“şeytan aldı götürdü” bile kurtaramaz seni!
İnsanın doğruları ve prensipleri önemlidir;
Onlar; beni ben, seni sen yapan şeylerdir!
Belki elle tutulup gözle görülmezler ama,
Prensiplerinin, en az varlığın kadar gerçek olduğunu aklından çıkarma!
Ve çok daha garip olanı “soyut doğrularını” kaybedersen
“somut varlığının” hiçleşeceğini unutma!
Garip dimi?
Üç yanlış bir doğruyu gibi; soyut, somutu götürebilir
…ve akıl her şeyi açıklamaya yetmeyebilir!

Bu akşam da rimelle uyuma!

Ne demek "canım hiç bir şey istemiyor!" "Hiç halim yok, elim kolum kalkmıyor!" Saçmalama, kalk ayağa! Ayıp olacağını bilmesen kılığına kıyafetine de dikkat etmeyeceksin galiba? Peki o saçlarının hali ne? Kıranlardan çok daha değerli, zamanında annenin öperek taradığı o "ipek" saçlarının tek bir teli unutma! Hem sen nasıl vefasızlık edersin, değmeyecek insanlar için, annenin dudaklarının değdigi saçlarına? Püskül mısırda güzel durur tarlada, kim dedi "saçlarda püskül moda" diye sana. Kendine gel!
Ayrıca göz yaşı hiç yakışmıyor yanaklarına ve artık özen göstermelisin kırılan şu tırnağına.
Birazda kendini düşünsen her şey nasıl da güzel olacak aslında.
Geçecek bitecek gidecek! Ama sen, saçlarına bakmıyorsun, tırnağına özen göstermiyorsun, öyle bir "bitkinlik hali" televizyonu bile yatarak izliyorsun. Canını sıkan her ne zıkkımsa geçmemesi için elinden geleni yapıyorsun!
"Canım hiç bir şey istemiyor" diyip duruyorsun! Ne yani canın şimdi dondurma bile mi istemiyor?
Bi nefes al, rahat bırak kendini, göreceksin geçmez dediğin şeylerin nasıl da geçtiğini. Mesela şimdi başla kalk elini yüzünü yıka. Bu akşam da rimelle uyuma! Zaten canın yanıyor, bir de gözlerin yanmasın sabah uyanınca.